YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
Günümüzde insanların en çok şikayet ettikleri konuların başında mutsuzluk, huzursuzluk, stres ve endişeli ruh hali gelmektedir. İnsanların pek çoğu büyük umutlarla başladıkları pek çok işte, planda, projede bir süre sonra umduklarını bulamaz, başarısız olur ve hemen umutsuzluğa kapılırlar. Geleceğe dair endişeler hayatlarını yaşanmaz hale getirir. İstedikleri huzura, zenginliğe, başarıya kavuşamamak onları çok büyük hayalkırıklıklarına sürükler. Bunları elde edenler de farklı sıkıntılarla, mutsuzluklarla ve endişelerle içiçedirler. Daha fazlasını istemenin verdiği hırslar ya da ellerindekini kaybetme ihtimalinin verdiği korku onları büyük bir kaosa sokar. Ancak en büyük hayal kırıklıklarını dünyaya karşı olan bağlılıklarında yaşarlar. Bunun nedeni de ne kadar zengin, ne kadar güzel ya da ne kadar başarılı olurlarla olsunlar, ölümün hızla yaklaşmasıdır. Onlara göre ölüm bir yokoluştur ve dünya hayatında kazanılanlar burada kalacak, yokolacaktır. Hayatı daha yeni anlamaya başladıkları anda, birdenbire kendilerini yaşlılığın kapısında bulurlar. Ve geride bıraktıkları hayatın onlara, tüm arayışlarına ve çabalarına rağmen, istedikleri mutluluğu, neşeyi, rahatlığı vermediğini görürler. Daha sonra da bu sıkıntılarını unutmak için farklı arayışlara girer, sapkın yollara yönelirler. İşte böylece çok büyük bir sosyal çöküntü ve ahlaki dejenerasyon baş gösterir.
Günümüz toplumlarının ağırlıklı olarak manevi değerlere önem vermeyen, din ahlakından uzaklaşmış, ahlaki dejenerasyonun oldukça yaygın olduğu, insanlar arasındaki ilişkilerin materyalist temellere dayandığı bir yapıda olduğu açıkça görülmektedir. Bunun neticesi olarak da, özellikle son 5-10 yıldır fuhşun, eşcinselliğin, kadın ticaretinin olağan kabul edilmeye başlandığı, uyuşturucu ve alkol kullanımının gün geçtikçe arttığı, insanların cüzi bir para karşılığında birinin canına kolaylıkla kıydığı, kısacası ahlaki ve sosyal bir çöküntünün yaşandığı bir ortam oluşmuştur. Elbette böyle bir ortamdan en çok etkilenenler gençler olmaktadır. Özellikle son yüzyılda gençler bugüne kadar belki de hiçbir neslin yaşamadığı tereddütleri taşıyarak hayata atılmaktadır.
Örneğin Birleşmiş Milletlerin son yayınlanan uyuşturucu konulu raporunda dünya genelinde 200 milyon kişinin uyuşturucu bağımlısı olduğu kayda geçmiştir. Bu bağımlıların büyük bir kısmını gençlerin oluşturduğu bilinmektedir. Üstelik bu rakam sadece yetkililerin tespit edebildiği asgari bir rakamdır. Dünya çapında en az uyuşturucu kadar toplumsal huzuru bozan bir başka unsur da fuhuştur. Mesela yalnız Ukrayna'da çoğu genç kızlardan oluşan 100.000 kadının hayatını fuhuşla kazandığı bilinmektedir. Komünizm sonrası pek çok demirperde ülkesinde ve bazı Uzak Doğu ülkelerinde de durum Ukrayna'dan pek farklı değildir. Kuşkusuz böyle bir ortamda gençlerin tedirginlik duyması yadırganacak bir durum değildir, ancak içinde bulunulan bu ortam çözümsüz de değildir.
Çözüm İslam Ahlakı'nın Yaygınlaşmasındadır
Dünyanın hangi ülkesinde olursa olsun dejenerasyonun asıl nedeni yeni yetişen nesillerin dini bilince sahip olmamaları ve manevi değerleri gereği gibi öğrenmeden yetişmeleridir. Nitekim Allah'ı gereği gibi tanıyıp bilmeyen, Allah sevgisini ve korkusunu yaşamayan, Allah'ı kendisine vekil edinmeyen bir insanın sağlam ve sarsılmaz bir karakter geliştirmesi mümkün değildir. Çevreden gelen bozucu ve tahrip edici telkinlere kulak vermemek, koşullar ne olursa olsun kötülükten uzak durabilmek, sağlam bir kişiliğe ve hiçbir şartta değişmeyen bir ahlaka sahip olabilmek ancak kuvvetli bir maneviyatla mümkündür. Bu nedenle gençlerin geleceğe korkmadan bakabilmeleri ve dejenere bir hayattan korunabilmeleri için milli ve manevi değerlerini öğrenmeleri, bunlara sahip çıkmaları ve güçlü bir imana sahip olmaları şarttır.
Manevi değerlerin gereği gibi korunmadığı toplumlarda, genç neslin ahlaki dejenerasyona karşı koyamadığı açık bir gerçektir. Bu noktada ise toplumu oluşturan tüm bireylere çok büyük görev düşmektedir. Çünkü gençlerin büyük bir kısmı çevrelerinden, medyadan etkilenerek, böyle dejenere bir hayata özenmektedirler. Bu nedenle de insan ruhunda tahribat yapan, insanları vicdanen rahatsız ve mutsuz eden, fıtratına aykırı olan haram fillerin, bazı çevreler tarafından özendirilmesi ve teşvik edilmesi belki de bir toplumun ahlaki bozulmaya uğramasındaki en önemli faktördür. Gayri meşru ilişkiyi reddedenlerin kınandığı yazılar, aile kurumunun gereksizliğini anlatan yazarlar, eşcinsellere ve pekçok sapkınlığa destek veren, dünyaya bir kere gelindiğini ve insanın hayatını sınır tanımaksızın yaşamasının en akılcı yöntem olduğunu vurgulayan manşetler.... Tüm bunlar özellikle din ahlakından uzak yetişmiş gençler üzerinde son derece olumsuz etkiler meydana getirmektedir.
Özellikle gece hayatı ve eğlence dünyası, gençler için son derece büyük tuzaklar içermektedir. Çünkü Allah'tan korkmayan ve vicdanını kullanmayı bilmeyen bir genç için, gece hayatının kötülüklerine karşı koymak ve yapılan ahlaksızlıklardan etkilenmemek neredeyse imkansızdır. Helal haram sınırını tanımayan, Allah'ın kendisinden nasıl bir ahlak istediğinden habersiz olan ve ahiretin varlığından yana gaflet içinde olan genç bir insanın bir barda kendisine uzatılan uyuşturucuyu denemesini engelleyecek bir unsur yoktur. Böyle bir şuura sahip olmayan bir gencin, iffetin, namusun önemsiz görüldüğü, bilakis cinsel özgürlüğün ısrarla savunulup yaşandığı bir ortamda kendisini soyutlaması, dedikodudan, yalandan, alaycılıktan, kavgalardan, çıkar çatışmalarından korunması son derece zordur. Bu hayatın olumsuzluklarından ancak Allah'tan iman eden, hesap gününden yana korku içinde olan ve tüm hayatını Allah'ı razı etmek için geçiren insanlar etkilenmezler. Onlar söz konusu hayatın gerçek yüzünün insanlara sunulandan çok farklı olduğunu bilirler. İşte bu nedenle de bu hayatın arka planının deşifre edilmesi ve Kuran ahlakınının anlatılması tecrübesiz ve bilinçsiz pek çok gencin bu hayattan etkilenmesinin önüne geçecektir.
Bir ülkenin gençlerinin ahlaki değerlerinde bozulma olması, o toplumun geleceğine büyük bir darbedir. Çünkü dinsizlik ülkenin geleceğini elinde bulunduran genç neslin tüm enerjisini elinden alır. Fuhuşla, uyuşturucuyla, salt eğlence ve günü gün etme mantığı ile beyni uyuşan bir insanın üretken olması, dengeli bir ruh haline sahip olması, ülkesine ve milletine fayda getiren akıllı, fedakar, özverili bir birey olması mümkün değildir. Bir ülkenin geleceğini her konuda ehil bir nesle teslim edebilmek için, öncelikle bu gençlerin sağlam bir karaktere sahip olmaları gerekir. Bunun için tek yol ise tüm insanların olduğu gibi gençlerin de fıtratlarına uygun bir hayat yaşamalarıdır. Dünya üzerinde insan fıtratına uygun olan tek yaşam şekli ise Kuran'da tarif edilmektedir. İslam ahlakı insanı yüzde yüz vicdana uymaya teşvik eder. İnsanlara merhameti, fedakarlığı, menfaat gözetmeden çalışmayı, yardımseverliği, sevgiyi, saygıyı, sadakati öğretir. Nitekim vatanı ve devleti için karşılıksız fedakarlık yapabilecek, gerektiğinde ülkesinin çıkarlarını kendi çıkarlarının üzerinde tutabilecek bir kişilik, ancak İslam ahlakı üzerine bina edilebilir.
Unutulmamalıdır ki, bir toplumu ilerletecek ve aydınlık günlere taşıyacak olan genç neslin enerjisi, onun manevi gücünde, inancında ve imanındadır. Ahlaki dejenerasyon ise bu enerjiyi onların elinden alan güçlü bir zehirdir.
Üstad'ın Gençlere Tavsiyesi
Ülkemizi sağlam kişilikli, üretken, akıllı, ruh hali dengeli, mutlu ve başarılı gençlerin eline teslim etmek istiyorsak, onlara mutlaka kendi dinlerini ve Allah'ın yarattığı kullar olarak Rabbimize karşı sorumlu olduklarını öğretmek zorundayız. Nitekim Üstad da gençlere verilebilecek en önemli dersin onlara dünya hayatının gerçek yüzünü göstermek ve onlara Allah'a imanı öğretmek olduğunu şu açıklamalarla bizlere göstermektedir:
... Birkaç bîçare gençlere verilen bir tenbih, bir ders, bir ihtardır.
Bir gün yanıma parlak birkaç genç geldiler. Hayat ve gençlik ve hevesat cihetinden gelen tehlikelerden sakınmak için tesirli bir ihtar almak isteyen bu gençlere, ben de eskiden Risale-i Nur'dan meded isteyen gençlere dediğim gibi dedim ki:
Sizdeki gençlik kat'iyyen gidecek. Eğer siz daire-i meşruda kalmazsanız, o gençlik zayi' olup başınıza hem dünyada, hem kabirde, hem âhirette kendi lezzetinden çok ziyade belalar ve elemler getirecek. Eğer terbiye-i İslâmiye ile o gençlik nimetine karşı bir şükür olarak iffet ve namusluluk ve taatte sarfetseniz, o gençlik manen bâki kalacak ve ebedî bir gençlik kazanmasına sebeb olacak.
Hayat ise, eğer iman olmazsa veyahut isyan ile o iman tesir etmezse; hayat, zahirî ve kısacık bir zevk ve lezzetle beraber, binler derece o zevk ve lezzetten ziyade elemler, hüzünler, kederler verir. Çünki insanda akıl ve fikir olduğu için, hayvanın aksine olarak hazır zamanla beraber geçmiş ve gelecek zamanlarla da fıtraten alâkadardır. O zamanlardan dahi hem elem, hem lezzet alabilir. Hayvan ise, fikri olmadığı için, hazır lezzetini, geçmişten gelen hüzünler ve gelecekten gelen korkular, endişeler bozmuyor. İnsan ise, eğer dalalet ve gaflete düşmüş ise, hazır lezzetine geçmişten gelen hüzünler ve gelecekten gelen endişeler o cüz'î lezzeti cidden acılaştırıyor, bozuyor. Hususan gayr-ı meşru ise, bütün bütün zehirli bir bal hükmündedir. Demek hayvandan yüz derece, lezzet-i hayat noktasında aşağı düşer. Belki ehl-i dalaletin ve gafletin hayatı, belki vücudu, belki kâinatı; bulunduğu gündür. Bütün geçmiş zaman ve kâinatlar, onun dalaleti noktasında madumdur, ölmüştür. Akıl alâkadarlığı ile ona zulmetler, karanlıklar veriyor. Gelecek zamanlar ise, itikadsızlığı cihetiyle yine madumdur. Ve ademle hasıl olan ebedî firaklar, mütemadiyen onun fikir yoluyla hayatına zulmetler veriyorlar.
Eğer iman hayata hayat olsa; o vakit hem geçmiş, hem gelecek zamanlar imanın nuruyla ışıklanır ve vücud bulur. Zaman-ı hazır gibi ruh ve kalbine iman noktasında ulvî ve manevî ezvakı ve envâr-ı vücudiyeyi veriyor. Bu hakikatın, İhtiyar Risalesi'nde Yedinci Rica'da izahı var. Ona bakmalısınız.
İşte hayat böyledir. Hayatın lezzetini ve zevkini isterseniz, hayatınızı iman ile hayatlandırınız ve feraizle zînetlendiriniz ve günahlardan çekinmekle muhafaza ediniz."
Unutmamak gerekir ki gücünü, şevkini ve enerjisini imandan alan genç bir nesil, ülkesini dünyaya lider yapabilecek bir kuvvete sahip olur. Adalette, çalışkanlıkta, fedakarlıkta, milli ve manevi değerlerin korunmasında, dürüstlük, vefa, sevgi ve saygıda bütün dünya milletlerine örnek olur. Bu nedenle yapılması gereken gençlere İslam ahlakını hızlı bir şekilde öğretmek, Allah'ın varlığını onlara delilleriyle tanıtmak, güzel ahlakı tarif etmek ve ahiretin varlığı konusunda bilinçlenmelerini sağlamaktır. Bu noktada Allah'a iman eden her samimi Müslümanın üzerine büyük bir tebliğ sorumluluğu düşmektedir.
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder