BEDİÜZZAMAN'DAN HASTALARA MANEVİ REÇETE-1
İnsanların dünya hayatındaki en büyük korkuları ölümdür. Bu korkularının gerçek nedeni ise ölüm hakkında bir kısım batıl inançları olması ve ölümü gerçek yönüyle tanımamalarıdır. İnsanların pek çoğu ölümü, bütün nimetlerin tükendiği ve bir daha asla yaşama ait zevklerin elde edilemeyeceği bir son nokta olarak görürler. Bu nedenle ölümden korktukları gibi kendilerini, ölüme yaklaştırabilecek olan herşeyden de büyük korku duyarlar. Bunlardan biri de hastalıklardır.
Halbuki ölüm bir son olmadığı gibi hastalık da mutsuzluk verecek bir olay değildir. Ölümle birlikte insanlar yaşama dair zevkleri kaybetmez, aksine kat kat fazlasını elde ederler. Yemeklerin lezzeti, kıyafetlerin güzelliği, manzaraların ihtişamı, evler, teknoloji ve yaşama ait her ne kadar zevk varsa, bunların kusursuz ve kesintisiz olanı, ahirette elde edilecektir. Ancak bunun için insanın dünya hayatından vazgeçmesi ve ahireti hedeflemesi gerekir.
Dolayısıyla insanı dünyadan uzaklaştıracak ve soğutacak olan olaylar, aslında bir musibet değil, bir rahmettir. Hastalık da bu rahmetlerden bir tanesidir. Hasta insanların, içlerinde bulunduğu durumu dünya açısından değil, ahiretlerine getireceği faydalar açısından değerlendirmeleri ise onları hastalığın sıkıntılarından kurtaracak tek çözüm yoludur. Ancak bu yolu kendi kendilerine bulamayanlar için Üstad, "manevi reçete" hükmünde olduğunu söylediği çok güzel açıklamalar yapmış ve hasta insanların kendisine duacı olmasını istemiştir.
Üstad'ın hastalıkla mücadele eden insanlara şifa olması kastıyla yaptığı ilk açıklamalar şu şekildedir:
"Ey bîçare hasta! Merak etme, sabret. Senin hastalığın sana dert değil belki bir nevi dermandır. Çünki ömür bir sermayedir, gidiyor. Meyvesi bulunmazsa zayi' olur. Hem rahat ve gafletle olsa, pek çabuk gidiyor. Hastalık, senin o sermayeni büyük kârlarla meyvedar ediyor. Hem ömrün çabuk geçmesine meydan vermiyor, tutuyor, uzun ediyor. Tâ meyveleri verdikten sonra bırakıp gitsin. İşte, ömrün hastalıkla uzun olmasına işareten bu darb-ı mesel dillerde destandır ki; "Musibet zamanı çok uzundur, safa zamanı pek kısa oluyor."
Üstad'ın hastalara ilk tavsiyesi, "sabır" dır. Çünkü hastalığa sabır, insana hem dünyada hem de ahirette çok fazla güzellik getirir. Nitekim eğer hastalık, dünyevi çıkarları düşünmeden samimi ve vicdanlı değerlendirilirse, o zaman Üstad'ın dediği gibi bir dert değil, aksine bir derman olduğu anlaşılacaktır.
İnsanların hastalıkları bir bela gibi görmelerinin sebebi, bazı imkanlarının kısıtlanması nedeniyledir. Örneğin kansere yakalanmış bir insan düşünelim. Kanser hastalığı en ağır ve en tehlikeli hastalıkların başında gelir. Kanser hastalarının genellikle çok ağır bir ilaç veya ışın tedavisi görmesi ve çok dikkatli bir hayat yaşaması şarttır. Kanseri tedavi etmek için yapılan uygulamalar çoğunlukla, bu kişinin savunma mekanizmasına zarar verir, bünyesini hastalıklara ve mikroplara açık bir hale getirir. Bu nedenle sağlıklı insanların gittiği yerlere kanserli bir hastanın gitmesi son derece tehlikelidir. Dolayısıyla bu hastalığa yakalanan bir insan, yaşam tarzını tümüyle değiştirmek zorunda kalır. Hastalığın ağırlığına göre genellikle, zamanının çoğunu evinde, kapalı ve temiz mekanlarda veya sakin bir ortamda geçirmesi gerekir. Eskisi gibi istediği yiyecekleri yiyemez ve sağlığına zarar vermeyecek bir diyet uygulamak zorunda kalır.
Ayrıca kanserli hastalara ağır bir ilaç tedavisi uygulandığı için bu insanın, sağlıklı kişilerden farklı olarak, ağrıları, mide bulantıları, halsizliği olacaktır. Gücü ve enerjisi azalacaktır. Gördüğü tedavi büyük ihtimalle fiziksel görünümünü etkileyecek ve eski güzelliğini kaybetmeye başlayacaktır. Belki saçı dökülecek, belki aldığı ilaçlar yüzünde ve bedeninde şişkinlikler meydana getirecek ya da kilo kaybetmesine sebep olacaktır. Bu durumda, fiziksel görümüne eskisi gibi güvenemeyecek ve eğer fiziğinden kaynaklanan bir kibiri varsa, bu kibirini yitirecektir.
Kanser gibi insan bedeninde şiddetli tahribatlar meydana getiren çok fazla hastalık vardır. Bu hastalıklar, insanların hayatlarını birdenbire çok farklı bir hale getirir. O güne kadar enerji dolu olan, işinde sabahlara kadar çalışan insanlar, hastalığa yakalandıktan sonra tüm hayatlarını değiştirmek zorunda kalırlar.
Ancak aslında tüm bu olanlar, insanların sandığı gibi bir musibet değil, onlara verilen bir rahmettir. Çünkü Üstad'ın dediği gibi ömür şu ya da bu şekilde geçip gidiyor. Hayat çok kısa ve süratli ilerliyor. Hastalıktan önce belki hayatını eğlence, övünme, zenginlik elde etme amacıyla gaflet içinde geçiren insanlar, hastalanmalarıyla birlikte hayata daha gerçekçi bakmaya mecbur kalırlar. Bu ise onların daha güzel ahlaklı, daha vicdanlı, daha tevazulu ve samimi bir kul olmaları için çok güzel bir fırsattır.
Nitekim Üstad gaflet içinde yaşayan insanlar için hayatın bir çırpıda geçeceğini ve hiçbir şey elde edemeden biteceğini hatırlatır. Gerçekten de ahireti unutan ve bütün hayatı para kazanmaya çalışarak, arkadaşlarıyla eğlenerek, çalışarak, tatilde, alışverişte, sporda geçen bir insan için hayat bir anda bitiverir. Üstelik böyle insanların hayatı sona erdiğinde, ellerinde ahirete götürebilecekleri hiç bir şey olmaz. Hastalık ise insanın güzel ahlak göstererek sabrettiği, tevekkül ettiği ve hoşnutlukla karşıladığı takdirde insana çok büyük sevaplar ve ecirler kazandırır.
Görüldüğü gibi yukarıdaki örnekte her iki insanın ömrü de geçip gitmektedir. Ancak birinin insana hiçbir hayrı olmazken, diğeri sonsuz ahiret hayatıyla müjdelenmektedir. Bu nedenle hastalığa üzülmek değil, sevinmek ve şükretmek gerekir. Hastalığın insanların ahlakına, yaşam şekline getirdiği daha bir çok faydalar vardır. Üstad hastalığın hikmetlerini Risalelerde detaylı olarak yazmıştır. Bunlardan bazılarını sonraki yazılarımda sizlere aktaracağım.
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder