EY İMAN EDENLER... - 1
Rahman olan Allah, Kur'an-ı Kerim'in bir çok ayet-i kerimesinde "Ey iman edenler" hitabıyla müslüman kullarına seslenir. Bu ayetler, iman edenlere öğüt vermek, onları dosdoğru yola iletmek ve Allah (c.c.)'ın kendilerinden istediklerini bildirmek için indirilmiştir. Rabbin kullarından razı olması için bu ayetlerin herbirini teker teker tefekkür etmek ve uygulamaya geçirmek gerekmektedir.
Cenab-ı Allah inananlara kendisine ve elçisine itaati emreder:
"Ey iman edenler, Allah'tan sakınıp-korkun ve O'nun elçisine iman edin, size kendi rahmetinden iki kat (güzel karşılık) versin. Size kendisiyle yürüyeceğiniz bir nur kılsın ve size mağfiret etsin. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir."(Hadid Suresi 28)
Allah-u Teala'nın Kur'an-ı Kerim'deki en önemli emirlerinden biri, kendisine ve elçisine kayıtsız şartsız itaat edilmesidir. Allah(c.c.)'tan gereği gibi korkan her mümin hiç bir mazeret öne sürmeden Allah'ın emir ve yasaklarına uymak ve sadece Allah(c.c.)'a kulluk etmekle mükelleftir.
Ayrıca Allah'tan gerçekten korkan bir kul Allah'ın emirlerini ertelemeden uygulamakla yükümlüdür. Elbette şeytan müminin yapacağı salih bir ameli ertelemek, ona zor göstermek için olmadık oyunlar oynayacak, güzel bir işi ertelemesini makul göstermek için bir çok mazeret sunacaktır. Takva sahibi bir müminin yapması gereken hemen vicdanının sesini dinlemek ve Allah'ın emrine itaat etmektir.
Peygamberler ve Elçiler Allah'ın hüküm ve yasaklarını insanlara ileten, Allah'ın insanlar için seçtiği üstün ahlak sahibi kişilerdir. Allah, elçilerine olan itaatin Kendisine itaat olduğunu bildirmektedir. Dolayısıyla, Allah'ın elçilerine itaat bir mümin için çok önemli bir ibadettir. Böyle bir ahlakın ve takvanın neticesi ise Allah(c.c.) katında çok büyüktür. Rahman olan Allah'ın Kur'an'daki sayısız müjdelerinden biri itaatin iki kat ecir kazandırmasıdır. Gönülden bir teslimiyet ve itaat kişiye Allah(c.c.)'ın rızasını, sevgisini ve rahmetini kazandıracaktır. Bu kişiler için cennet büyük bir mükafat olarak hazırlanmaktadır.
Allah(c.c.) iman edenleri zandan şiddetli sakındırır:
"Ey iman edenler, zandan çok kaçının; çünkü zannın bir kısmı günahtır. Tecessüs etmeyin (birbirinizin gizli yönlerini araştırmayın). Kiminiz kiminizin gıybetini yapmasın (arkasından çekiştirmesin.) Sizden biriniz, ölü kardeşinin etini yemeyi sever mi? İşte, bundan tiksindiniz. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, tevbeleri kabul edendir, çok esirgeyendir. "(Hucurat Suresi 12)
Cenab-ı Allah, Kur'an'da müminleri kendi katında büyük bir günah olan zandan sakındırmaktadır. Çünkü zanda bulunmak diğer bir kişi hakkında bir bilgiye veya delile dayanmadan tahminde bulunmaktır. Herhangi bir dayanak olmaksızın kalben bir kişi hakkında kötü bir düşünceye kapılmayı ise Allah(c.c.) yasaklamaktadır. Her kul gözüyle gördüğü, kulağı ile duyduğu ve kalbi ile kazandığı herşeyden sorumlu tutulacaktır. Bu nedenle haksız bir zanda bulunmak, karşıdaki kişinin hiç bir suçu yokken onu hatalı görmek, ahirete kesin bilgi ile inanan müminlerin kaçınması gereken tavırlardandır. Bundan kaçınmak için mümin daima müsbet bakmalı ve hayır düşünmeli, iyice araştırmadan hiçkimse hakkında zanda bulunmamalıdır.
Bunun yanında Hucurat Suresi'nde geçen ayet-i kerimede Allah (c.c.) iman edenleri gıybet ve tecessüsten de sakındırmaktadır. Öyle ki, gıybet yapan kişiyi Allah çok şiddetli bir tehtid ile korkutmaktadır. Cahiliye de insanların kolaylıkla yaptığı ve hiç bir sakınca görmediği bu ahlak bozukluğu Kur'an'da kesinlikle yapılmaması gereken bir tavır olarak zikredilmektedir. Buna binaen mümin hiç bir şekilde gıybet yapmamalı, başka biri yanında yaptığı taktirde hemen uyarmalı, veya o konudan Allah rızası için uzaklaşmalıdır. Bu Allah(c.c.)'tan korkup sakındığının en açık delili olacaktır.
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri de bir sözünde iman edenleri zandan şöyle sakındırmaktadır:
"Sü-iman edenler zan ve sü-iman edenler tevilde, bu dünyada muaccel bir ceza var. "Men dakka dukka (çalma kapıyı çalarlar kapını) kaidesiyle, süi-zan eden, sü-iman edenler zanna maruz kalır. Mü'min kardeşinin harekatını sü-i tevil edenlerin harekatı, yakın bir zamanda sü-itevile uğrar, cezasını çeker." (28. Lem'a, Salih Müminler s.65, Uhuvvet Risalesi s. 35)
Rahman iman edenleri ahiret için ciddi bir hazırlığa davet eder:
"Ey iman edenler, Allah'tan korkun. Herkes yarın için neyi takdim ettiğine baksın. Allah'tan korkun. Hiç şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır." (Haşr Suresi 18)
İstisnasız her kul, ne zaman ömrünün biteceğinden ve ne vakit ruhunu ölüm meleklerine teslim edeceğinden habersizdir. Ölüm ansızın, hiç ummadık bir yerde, hiç umulmadık bir amel sırasında insanı yakalayabilir. İnsan dünyanın kapısının kapanması ile kendisini hesap anında bulabilir. Ve Allah(c.c.)'ın huzurunda orta yere kitabın konduğu, meleklerin, peygamberlerin ve şahitlerin getirildiği bir ortamda hesaba çekilebilir. Amel defteri satır satır ortaya dökülebilir ve Allah hesabı seri gören olarak onun hakkında hüküm verebilir. Ya sonsuz cennetine layık görür, ya da ebedi cehennemine mahkum edebilir. İşte bu sebeple her kul ansızın gelebilecek bir ölümle başlayacak bu süreci çok iyi tefekkür etmeli ve bir an bile gaflete kapılmaktan sakınmalıdır.
Dünya sadece ahireti kazanmak için bize özel olarak tanınmış bir denenme sürecidir. Her kul an an burada kazandıklarından, kaybettiklerinden ve ertelediklerinden sorguya çekilecektir. Bu sebeple müminlerin sürekli olarak ayette buyurulduğu gibi ahiret hayatları için neler hazırladıklarını, din gününde Allah'ın karşısında durduklarında Rab'lerine neleri sunup taktim edeceklerini hesaplamaları gerekir. Zira samimi iman edenler hiçbir anı boş bırakmadan ahireti kazanmak için ciddi bir çaba ile gayret göstermekle yükümlüdürler. Nitekim Rahman olan Allah Kur'an'da müminlere boş kaldıklarında hemen yeni bir ibadetle yorulmaya devam etmelerini emretmektedir. Kuşkusuz ahirete kesin bilgi ile iman eden müminler için aksi bir tavırda bulunmak da- unutmaları, yanılmaları veya kısa bir müddet için gaflete kapılmaları hariç- elbette mümkün değildir.
Bediüzzaman bir sözünde müminlerin ciddi çabasının sonunu şu şekilde özetliyor:
"Ey nefsim! Eğer hayat-ı dünyeviyeyi gaye-i maksat yapsan ve ona daim çalışsan, en edna bir serçe kuşunun bir neferi hükmünde olursun. Eğer hayat-ı uhreviyeyi gaye-i maksat yapsan ve bu hayatı dahi ona vesile ve mezraa etsen ve ona göre çalışsan; o vakit hayvanatın büyük kumandanı hükmünde ve şu dünyada Cenab-ı Hakkın nazlı ve niyazdar bir abdi, mükerrem ve muhterem bir misafiri olursun. İşte sana iki yol! İstediğini intihap edebilirsin...Hidayet ve tevfiki Erhamürrahiminden iste."(Sözler, s. 25)
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder