BEDİÜZZAMAN'IN AFYON HAPİSHANESİNDEKİ ARZUSU
Geçtiğimiz asrın en büyük İslam alimlerinden biri olan Bediüzzaman Said Nursi, hayatının büyük kısmını hapishanelerde, sürgünde, sevdiklerinden ve yakınlarından uzakta tek başına, zorluk ve sıkıntı içinde geçirmiştir. Hayatı boyunca bu kadar ağır ve zor koşullara maruz kalmış olan çok nadir Müslüman vardır. Allah böyle şerefli bir hayatı Üstad'a nasip etmiştir.
Bu dönem boyunca talebeleriyle görüşmesi de sık sık engellenen Üstad, neredeyse hayatının büyük bölümünü dostlarından ve arkadaşlarından uzakta geçirmek zorunda kalmıştır. Onlarla ancak mektuplarla irtibat kurabilmiş, hatta mektup yazması da yasaklandığı için bunları talebelerine çok zor şartlar altında ulaştırabilmiştir. Çoğu zaman dönemin yetkilileri, insanların Bediüzzaman'la konuşmalarını hatta selamlaşmalarını bile yasaklamışlardır.
1948 yılında arkadaşlarıyla birlikte Afyon Hapishanesi'nde geçirdiği günlerde de insanların Üstad'la konuşmaları yasaktı. Ancak bu yasağı delerek Bediüzzaman'ın yanına yaklaşan ve onunla konuşan Mustafa Sungur, burada ilk defa Üstad'ın vasiyetinden bahsettiğini bildirir. Üstad bu konuşmasında "Belki hayatta kalmayacağım, bütün mevcudiyetim vatan, millet, gençlik ve alem-i İslam ve beşerin ebedi refah ve saadeti uğruna feda olsun" der ve hiçkimseye karşı bir düşmanlık hissetmediğini ifade eder. Dostlarının da ölümünün ardından bu şekilde bir yaklaşım içinde olmalarını ve kimseye karşı bir düşmanlık beslememelerini ister.
Said Nursi'nin bu arzusunda Müslümanlar için çok önemli bir öğüt vardır. Çünkü her insan kendisine karşı bir kötülükte bulunan kişiye karşı düşmanca hisler besleyebilir. Bu insanın nefsinde varolan bir duygudur. İnsanlar genellikle bir haksızlığa uğradıklarında, buna karşı tarafta benzer hisler uyandıracak bir şekilde karşılık vermek isterler. Bu haksızlığı yapanı cezalandırmak arzusu güderler. Oysa Allah müminleri böyle bir duyguyla hareket etmekten men etmiştir. Çünkü bu duygu, insanı adaletli olmaktan alıkoyar. Ayette bu gerçek şu şekilde açıklanmıştır.
"Ey iman edenler, adil şahidler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır." (Maide Suresi, 8)
Öfke aklı örten ve insanı mantıklı düşünmekten alıkoyan bir duygudur. Öfkenin baskın olduğu bir ruh halindeki insan için en önemli konu karşıdaki kişiye maddi ya da manevi zarar vermek olur. Bu nedenle adaletli ve vicdanlı karar veremez, karşısındaki kişiye hoşgörülü, merhametli yaklaşamaz.
Ancak İslam ahlakında esas olan hoşgörü, affedicilik, merhamet ve karşılıklı anlayıştır. Müminler koşullar her ne olursa olsun öfkelerine kapılmaz ve kinle hareket etmezler. Allah'a olan bağlılıkları ve tevazu anlayışları öfkelerini yenmelerine yardımcı olur. Ancak burada şu konuyu belirtmekte fayda vardır. Her insan nefsinde öfke duyabilir. Fakat önemli olan bu öfkesini yenebilmesi ve vicdanına uygun hareket etmesidir.
Üstad'ın hayatının son günlerinde bu konuyu gündeme getirmesi, hatta vasiyetinde talebelerini bu konuda uyarması, bu konunun Müslümanlar açısından ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Çünkü müminlerin en önemli özellikleri insanlara karşı şefkatli yaklaşımları, Allah'a karşı boyun eğici tavırları ve yeryüzünde adaleti ayakta tutmakla görevli olmalarıdır. Müminler bu özellikleriyle hoşgörüsüz, adaletsiz, merhametsiz, zalim ve acımasız karakterdeki insanlardan ayrılırlar. İslam'ın yayılmasında ve insanların kalbinde İslam ahlakına karşı sevgi oluşmasında, Müminlerin bu güzel ahlakını görmelerinin çok büyük etkisi vardır. Bu nedenle Üstad kendisine haksızlık yapan tüm insanlara hoşgörüyle yaklaşılmasını, asla bir düşmanlık duyulmamasını vasiyet etmiştir.
Üstad'ın yaşadığı koşullar düşünüldüğünde, onun bu vasiyetinin ne kadar üstün bir ahlakın sonucu olduğu ortaya çıkar. O vasiyetini, ısıtılamadığı için boşaltılmış olan 60 kişilik bir koğuşa tek başına konulduğu Afyon Hapishanesi'nin zorlu ortamında açıklamıştır. Yaşlı ve hasta olmasına rağmen özellikle soğuk bir koğuşa konmuş, talebelerinin koğuşa soba konulması yönündeki istekleri cezaevi yönetimi tarafından reddedilmiştir. Talebeleri Üstad'ın konulduğu bu koğuşu, duvarları sırılsıklam, camı soğuğun şiddetinden parmak kalınlığında buzla örtülü bir yer olarak tarif etmişlerdir. Böyle bir ortamda yaşı hayli ileri olan Üstad ince bir yatak üstüne tek bir battaniye ile bırakılmıştır. Mahkumlarla bile görüşmesi yasaklanmış ve hatta mahkumlar onu göremesinler diye penceresi tahtalarla kapatılmıştır.
Bu Üstad'ın hayatındaki zorlukların sadece bir tanesi, belki de en hafiflerinden biridir. Üstad yaklaşık 30 yıl boyunca çile içinde yaşamış, sürgün edilmiş, sürekli olarak yeri değiştirilmiş, defalarca hapse atılmış, dışarı çıktığı zamanlarda da çeşitli vilayetlerde polis nezaretindeki evlerde yıllarca tutulmuştur. Ancak buna rağmen hiç bir zaman kendisine bu zulmü yapan insanlara kin ve öfke duymamış, her zaman Allah'ın belirlediği kaderden razı olmuştur.
Başına gelenlerin Allah'tan bir deneme olduğunu her zaman söylemiş, bunların kendisi için bir rahmet olduğunu ifade etmiştir. Üstad her zaman kötülüğe iyilikle karşılık vermiş, üstün ahlakının bir sonucu olarak tüm zorluklara güzellikle sabretmiştir. Üstadın bu sabrı, hem Allah'a olan bağlılığının hem de İslam'a olan hizmet şevkinin bir neticesidir. Çünkü bu hareketiyle İslam dininin insanlara nasıl güzel bir ahlak kazandırdığını göstermiş ve böylece bir çok inkarcının imanına vesile olmuştur.
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder