İNANANLAR SADECE ALLAH'IN VERECEĞİ MAKAMINI İSTERLER
Dünya üzerinde insanın tutkuyla bağlandığı, ulaşmak ve sahip olmak için hırsla çaba sarf ettiği pekçok şey vardır: makam, mevki, kariyer, zenginlik, ün, şöhret… Bunların hepsi Allah'ı inkar eden insanlar için çok büyük bir aldatmacadır. Bu hedeflerine ulaşmak ve daha ünlü, daha zengin ya da daha güçlü olmak için türlü fedakarlıklar yapar, dünya hayatına sanki hiç bitmeyecekmiş gibi dört elle sarılırlar. Sahip oldukları ünlerinin ya da makamlarının kendilerine güç ve saygınlık kattığını düşünür, ileride kendilerine çok büyük imkanlar sağlayacağına inanırlar. Bu amaçlarına ulaştıklarında kendilerinin dünyanın en şanslı ve en mutlu insanı olacaklarını düşünüp, çabalarına çaba katarlar. Bir insan için bunlara sahip olmaktan daha önemli başka hiçbir şey olamayacağına inanırlar. Dünya çapında olmasa da kendi çapında en büyük, en zengin yada en ünlü olmanın keyfine varmayı, nefislerine bu büyüklük duygusunu bir kez de olsa tattırmayı arzularlar. Onların inancına göre bir insanın bunun dışında başka bir hedefi olması zaten imkansızdır. Bu konu dünya üzerinde kime sorulursa sorulsun alınacak cevap bir diğerininkinden farklı olmayacaktır. Herkes dünyada bulunma amacını, bu değerleri elde etmek olarak açıklayacaktır..
Bu insanların tümü dünyada elde etmeyi şiddetle arzuladıkları makam, mevki, şan şöhret para gibi nedenlerden dolayı kalplerini Allah'a inanmaktan sürekli olarak uzak tutan, aksini yaptıkları taktirde ise ellerindeki yegane fırsatları kaçıracaklarına inanan kimselerdir. Aslında böyle düşünmelerinin temelinde Allah'a karşı olan samimiyetsizliklerinin farkında olmaları yatmaktadır. Çünkü kendileri bunları elde ettiklerinde hiçbirini Allah'ın rızasını kazanmak, Kuran ahlakını hakim kılmak ve inanan insanların sayısını arttırmak gibi amaçlar için kullanmayı düşünmemektedirler. Onlar bu değerleri sadece kendi nefislerindeki bir türlü doymayan büyüklük arzusunu tatmin etmek amacıyla istemektedirler.
Oysa bu istekleri onlar farkında bile olmadan kendilerini insanlara köle, kul haline getirmekten başka bir işe yaramaz. Çünkü Allah'ı değil de kendini seven, Allah rızası için değil de insanları razı etmek için yaşayan, Allah'ın dinini yaymak için değil de, kendi ününü yaymak için çaba sarfeden bir insan var olma amacından tam olarak sapmış demektir. Artık kendini sevdirecek, insanların kendisini sürekli hatırlayacağı yöntemler bulması gerekmektedir. Ayrıca makamını elinde tutmak, popülerliğini yitirmemek için sürekli olarak çalışıp, onların gönlünü hoş tutması da şarttır. Yani iplerini insanların tuttuğu bir kuklaya dönüşmüş, onların kölesi haline gelmiştir.
Yıllarca bu hırsların peşinde koşan insanların düşünmedikleri çok önemli bir gerçek vardır. Bu, dünya hayatının ne kadar kısa olduğu ve ölümle birlikte makam, mevki ve zenginliklerinin tüm değerlerini yitireceği gerçeğidir. O vakit geldiğinde hem makam sahibi kişi, hem de ona bağlanan insanlar öleceklerdir. Bu durumda ise ortada ne bir ün, ne bir mülk sahibi ne de bu nedenlerden dolayı ona bağlanan insanlar kalacaktır. İmam-ı Gazali Hazretleri de bu konu üzerinde durmuş ve dünyada elde edilecek makamın ya da mevkinin, Allah katında inananlara verilecek olanlar yanında çok küçültücü ve kıymetsiz olduğundan bahsetmiştir.
Bilirsin ki bütün dünyadakiler sana secde etmiş olsalar bile bu ancak kısa bir süre devam eder. Bir müddet sonra hepsi ölür yok olur. Ne sen kalırsın ne de sana secde edenler. Öyle ise sen, nasıl olur da Allah'ın ve meleklerin yanındaki uzun ve geniş makamı ve ebedi mülkü, sana bir faydaları ve zararları dokunmayan ne hayat ne ölüm ne diriliş ne rızık ve ne de ecel hususunda bir şeye malik olmayan bir kısım ahmakların nezdindeki hakir ve zelil makama değişmeye razı olursun! (İmam-ı Gazali Din'de Kırk Esas, sf. 211)
Bir de dünyada sahip olunmaya çalışılan makamların çoğu elde edilmesi çok büyük zorluklar, entrikalar, çabalar gerektiren değerlerdir. İnsanın belki tüm hayatı boyunca çalışıp sonunda tatmin ettiği bu gibi hırsları, her an yapacağı bir planlama hatası ile elinden kayıp gidebilir. Çünkü Allah'ın rızası amaç edinilmeksizin kurulan herşey, uçurumun kenarına koyulan bir taşın sonunda yuvarlanıp gitmesi gibi mutlaka kaybedilmeye mahkumdur. Oysa Kuran'da Allah "Size yasaklanan büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin kusurlarınızı örteriz ve sizi 'onurlu-üstün' bir makama sokarız." (Nisa Suresi, 31) şeklinde bildirerek, müminlerin böyle hırslar içine girmeden, sadece Kendi emirlerine uyup büyük günahlardan sakınmaları halinde onurlu ve üstün bir makama layık görüleceklerini vaat eder.
Unutulmamalıdır ki dünya üzerinde kendisine bir paye biçen her insan kendi gözünde büyük, ancak Allah katında ve inananların gözünde çok küçük bir duruma düşer. Örneğin bir şirket sahibi kendi şirketinin sınırları içinde çok önemli, sözü geçer, saygın bir kimlikle hareket ederken, o binanın kapısından dışarı çıktığı anda kimliği artık diğer insanlar için hiçbir önem taşımaz. Aynı şekilde kendini dünya hayatında çok değerli, övgüye layık bir kişi olarak gören de, Allah katında çok büyük bir kayba uğrayacaktır. Çünkü geçerli olan makam sadece, Rabbi tarafından o kişiye layık görülendir. Buna layık olan insanların özelliği ise Allah'a gönülden kul olmaları, hiçbir şekilde ahireti dünyaya değişmemeleri ve dünyada sahip olduklarından dolayı şımarıp böbürlenmemeleridir.
"Onlar ki, yeryüzünde kendilerini yerleştirir, iktidar sahibi kılarsak, dosdoğru namazı kılarlar, zekatı verirler, ma'rufu emrederler, münkerden sakındırırlar. Bütün işlerin sonu Allah'a aittir." (Hac Suresi, 41)
Allah böyle üstün ahlaka ulaşmış insanların ününü yayar, din için yaptıklarını tüm dünyaya duyurur. Adları ağızdan ağıza dolaşırken, eserleri de tüm dünyada ses getirir. İslam tarihi tevazularıyla tanınan, ancak tüm dünyaya nam salmış büyük alimlerle doludur. Rableri böyle kişilerin yaptıklarını zayi etmez ve inkar edenlerin çoğunlukta olduğu bu dünyada, dini hakim kılmak için gösterdikleri büyük çabadan dolayı onlara karşı galibiyeti yaşatır.
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder