NEFSİN KÖTÜLÜKLERİNDEN ARINMAK ANCAK İRADE İLE MÜMKÜN OLUR
Vicdan sahibi her insan nefsinin kötülüklerinden bir an önce arınmak ve güzel ahlakı tam manasıyla yaşamak ister. Ancak nefsin kötülüğünden kurtulmak için sadece istemek yeterli değildir. Bunun için insanın iradesini kullanması, güzel ahlakta sebat göstermesi ve dikkatini her an açık tutması gerekir. Eğer insan iradesini kullanmaz, kendisini nefsinin ve şeytanın yönlendirmesine bırakırsa, dünyada ve ahirette çok büyük bir kayba uğrayacaktır. Bu, da bir insanın ahireti için sonsuz saadet kapısının kapanması, sonsuz azap kapısının açılması demektir.
Uykusuzluk, hastalık, açlık, korku duyulacak şartların oluşması, tek başına kalmak gibi zor anlar insanın iradesini zayıflatabilen etkenlerdir. Ancak yaratılış amacını bilen, Allah'ı gereği gibi tanıyan ve cehennemin varlığını hatırından çıkarmayan kişinin iradesi, basireti ve şahsiyeti güçlü olur. Nefsinin azgın yönlerini kolaylıkla dizginleyebilir, iradesini kullanıp kendi emri altına sokabilir. Örneğin iffet, haya, cömertlik, yardımseverlik, fedakarlık, vefa, tamahkar olmamak, metanetli ve cesur olmak, samimiyet, doğruluk, müşfiklik gibi meziyetler insanın fıtratında vardır. Ancak insan iradesini kullanmadığı ve sabır göstermediği takdirde bu özellikleri yaşamının her anına hakim kılamaz. Çünkü günahların kaynağı olan ve daima kötülüğü emreden nefse hakim olmak, ancak irade kullanmak ile mümkündür. Dolayısıyla irade, ibadetlerin ve güzel ahlakın bir nevi direğidir. İradesizlik ise kötü ahlakın kaynağıdır.
Buna karşılık şeytan insanı bilhassa iyi ve güzel olan şeylerden uzaklaştırmak için iradesini kırmak ister. Ona çeşitli kuruntu ve vesveseler vererek, güzel ahlakı çirkin göstermeye, inkarı ise güzel göstermeye çalışır. İmanı kalbine tam yerleştirememiş olan bir kişi şeytanın verdiği vesveselere kapılarak, onun yolundan gider. Ancak sorgulama gününe karşı bir korku yaşayan ihlas sahibi mümin şeytanın bu gayesini bilir ve onun adımlarını izlemez. Bilakis şeytanın kendisine yaklaşmaya çalıştığı her anda doğru bildiği ve Allah'ın razı olacağı tavrı uygular. Doğru olanı uygulama konusunda kesin sebat gösterir. Allah Kehf suresi 14. ayetinde müminlerin bu vasıflarını belirtirken "…Onların kalpleri üzerinde sabrı ve kararlılığı rabtetmiştik…" şeklinde bildirmektedir.
Çoğu insan ise şeytanın verdiği kuruntular karşısında irade göstermekten acizdir. Halbuki iradesizlik bir insanın maddi ve manevi türlü belalara uğramasına sebep olur. Örneğin etramızda görüdüğümüz pek çok insan salih bir amelde bulunmayı, güzel bir ahlak göstermeyi, fedakarlık yapmayı, ihtiyaç içinde olana yardım etmeyi sırf irade gösteremediği için sürekli erteler. Örneğin sabah namazına kalkmakta çok zorlanır, uykusunu bölmeye üşenir ve "ertesi gün kılarım" der. Hem düşüncelerinde, hem de hareketlerinde bir üşengeçlik, uyuşukluk ve tembellik hakim olur. Hatta iradesini öylesine kullanmak istemez ki, tüm gününü uyuyarak geçirebilir. Miskinlikten oturduğu yerden kalkmak dahi istemez. Oysa bu, insanı hem bedenen, hem de aklen yorar, erken yaşlanmasına ve zihninin donuklaşmasına sebep olur. İradesi zayıf bir kişi hak ve doğru olan bir konu üzerinde uzun süre dikkatini yoğunlaştıramaz. Vicdanı ile Allah'ın yaratmadaki gücünü fark eder, ancak Allah'ın ayetlerini düşünmede kararlılık göstermez. O'na ihtiyaç içerisinde derin derin dua etmesi gerektiğini bilir, ancak dua etmeye başladığında dikkatini Allah'a teksif edemez. Bir anda kendisini çok farklı konuları düşünürken bulur. Bazen güzel ahlaklı olmaya karar verir ve "sinirlenmeyeceğim, öfkeli tavır göstermeyeceğim, yumuşak başlı ve muhlis olacağım" der. Fakat hiç tasavvur etmediği bir olay ile karşılaştığında iradesini kullanamaz ve bir anda ters bir ahlak gösterebilir. Vicdanı ve kararları hep gelip geçici olur.
İradesi ve imanı zayıf olan bir insan, ancak güçlü karakterli ve sağlam imanlı kişilerin teşviki ile dini yaşabilir. Zayıf imanlı kişiler arasında kolaylıkla onların ahlaklarına meyledebilir. Eğer irade göstermezse çok kısa bir süre içerisinde onlar gibi olabilir ve dini hiç yaşayamayacak hale gelebilir. Allah Kuran'da müminleri ""Öyleyse sen sabret; şüphesiz Allah'ın va'di haktır; kesin bilgiyle inanmayanlar sakın seni telaşa kaptırıp hafifliğe veya gevşekliğe sürüklemesinler." (Rum Suresi, 60) diyerek uyarmaktadır.
Oysa Allah'a karşı haşyet duyan mümin din konusunda çok kararlı ve gayretlidir. Her an bir ibadet, bir hayır üzerindedir. Nitekim dünya, müminin ahireti için bir nevi ecir tarlası gibidir. Bu dünyada hayır ekerek, mahsullerini toplar. Ama inkarcılar şer ve tembellik ekerek ancak pişmanlık biçerler. Unutulmamalıdır ki, iradesizlikten kaynaklanan tembellik, gayretsizlik ve uyuşukluk ebedi mahrumiyete ve sonu gelmeyen bir pişmanlığa yol açar. Eğer insan ölüm kendisine geldiğinde yaptıklarından utanacak olursa, artık bunun kendisine bir faydası olmaz. Bu nedenle de ölüm melekleriyle karşılaşmadan evvel ölüm anını düşünmek ve ve sorgulama gününe karşı gereği gibi hazırlanmak gerekir.
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder