"BEDİÜZZAMAN'IN GÜZEL AHLAKINDAN ÖRNEKLER"
-27-
ZAMANI EN HAYIRLI ŞEKİLDE KULLANMAK
İnsanların bir çoğu dünya hayatının bir gün gelip de biteceğini ve kendisinin de geçmişte yaşamış insanlar gibi eninde sonunda toprağa verileceğini aklına getirmez. Yaşadığı hayatın neredeyse sonsuza kadar süreceğine kendisini inandırır. Dünyadaki vaktini nasıl kullanacağını planlar, çok uzun vadeli programlar yapar. Ancak bir çok insan tasarladığı şeylerin hemen hiçbirini gerçekleştiremeden, kendisini ölümle karşı karşıya bulur. Gözaçıp kapayıncaya kadar dünyadaki vaktinin bittiğini görür ve aniden Allah'ın huzuruna hesap vermek için alınır. Artık Allah'ın dünyada ona verdiği süreyi nasıl geçirdiğini açıklamak zorundadır. Eğer zamanını Allah'ın razı olacağı hayırlı ve faydalı bir şekilde geçirmişse cenneti umabilir, ancak eğer Allah'ı, ahireti ve dini unutarak yaşamışsa böyle bir kişi için sonsuz cehennem azabı hazırlanmıştır. Böyle bir durumda insan geriye dönüp vaktini en hayırlı en güzel şekilde değerlendirmek için sahip olduğu herşeyi verebilir. Ancak Allah ayetlerde bu durumdan dönüşün olmayacağını ve pişmanlığın bir fayda getirmeyeceğini bildirmiştir. Bu nedenle insanın henüz önünde fırsat varken ve Allah canını almamışken ahiretini düşünmesi ve zamanını olabilecek en hayırlı şekilde harcaması gerekir.
Bediüzzaman'ın hayatı Müslümanlara bu konuda yol gösterecek çok hikmetli bir örnektir. Çünkü Üstad dünya nimetlerini hep eksiklikleriyle birlikte düşünmüş, eksiksiz olanın ise ancak ahirette olduğunu unutmamıştır. Bu nedenle vaktini dünyaya yönelerek gereksiz yere harcamamış ve önündeki zamanın tümünü ahiretini kazanmaya ayırmıştır. Allah'ın ona verdiği imkanların tümünü O'nun rızasını, rahmetini ve cennetini kazanmak için harcamıştır.
Nitekim Üstad'a yaşarken çok zulüm yapılmıştır. Üstad'ın içinde bulunduğu ortamda yaşayan bir çok insan, tüm vaktini kendisini bu zulümden kurtarmaya, öldürülmekten korunmak için tedbirler almaya, kaçmaya ya da saklanmaya ayırır. Örneğin Üstad'ı tam yirmi bir kere zehirlemeye çalışmışlardır. Hatta bir keresinde hayatı mucize eseri kurtulmuştur. Böyle bir durumdaki insanların çoğu, çevresindekilerden kaçar, kimseyle konuşmak istemez, ikram edilenleri geri çevirir, evinden dışarı hiç çıkmamaya özen gösterir, sürekli korku, tedirginlik içinde yaşarlar. Bütün vaktini kendisini korumak için tedbir almaya ayırır ve tüm dikkatini kendi yaşamını devam ettirmeye yöneltirler.
Ancak Üstad sadece zehirlenme tehlikesiyle başbaşa kalmadığı ve bunun yanısıra sürekli sözlü tehdit aldığı, hapse atıldığı, sürgün edildiği halde bu onun için hiç önemli olmamıştır. Gereken tedbirleri aldıktan sonra Allah'a tevekkül etmiş, Allah'ın dilemesi dışında kendisine kimsenin zarar veremeyeceğini bildiği için dikkatinin ve vaktinin tümünü İslam dinine hizmete ayırmıştır. İnsanlardan kaçmak yerine aksine insanlarla görüşebilmek, konuşabilmek, onlara tebliğ yapabilmek, uyarmak, tavsiyelerde bulunmak için elinden geleni yapmıştır. Sahip olduğu tüm imkanları müminleri ve mazlum insanları korumaya, Allah'ın dinini tebliğ etmeye ayırmıştır.
Ölüm tehdidi altındayken yazdığı yazılarda, kendi hayatını nasıl koruduğuyla ilgili tek bir cümle bile yoktur. Risalelere baktığımızda, Üstad'ın insanların kendilerini şeytanın etkisinden, cehenneme gitmekten, dünyanın aldatıcı etkisinden nasıl koruyacaklarına dair tefekkürleriyle karşılaşırız. Halbuki bir çok insan, çevresi kendisini öldürmek için sabırsızlanan insanlarla doluyken ve üstelik ıssız bölgelerde tek başına yardımsız, tek başına yaşarken kendi can güvenliğinden başka hiçbir konuyla ilgilenmez. Böyle bir durumda dahi Üstad'ın dünya Müslümanlarını düşünmesi ve tüm vaktini İslam dininin yayılmasına harcaması kendi dönemindeki inkarcılar için çok büyük bir şaşkınlık konusu olmuştur. Halbuki esas şaşırılacak olan ahiret ve hesap günü bu kadar yakınken insanların vaktini hiç düşünmeden boşa geçirebilmesi, vaktini fütursuzca harcaması ve kıyamet büyük bir hızla yaklaşırken gaflet içinde bu durumdan yüz çevirebilmesidir.
Nitekim Üstad'ın aşağıdaki sözleri de, müslümanlar için asıl önemli olanın İslam'a hizmet olduğunu, kendi başlarına gelen zorluklara karşı sadece sabır ve tevekkülle karşılık vermeleri gerektiğini bizlere bir kere daha hatırlatmaktadır:
"Bizim vazifemiz müsbet hareket etmektir, menfi hareket değildir. Vazife-i İlahiyeye karışmamaktır. Bizler asayişi muhafazayı netice veren müsbet iman hizmeti içinde her bir sıkıntıya karşı sabırla, şükürle mükellefiz. Mesela, kendimi misal alarak derim:
'Ben eskiden tahakküme ve terzile karşı boyun eğmemişim, hayatımda tahakkümü kaldırmadığım bir çok hadiselerle sabit olmuş... Fakat bu otuz senedir, müsbet hareket etmek, menfi hareket etmemek, vazife-i İlahiyeye karışmamak hakikati için bana karşı yapılan muamelelere sabırla, rıza ile mukabele ettim. Cercis (a.s.) gibi, Bedir ve Uhud muharebelerinde çok cefa çekenler gibi sabır ve rıza ile karşıladım... Çünkü asıl mes'ele, bu zamanın cihad-ı manevisidir, manevi tahribatına karşı sed çekmektir. Bununla dahili asayişe bütün kuvvetimizle yardım etmektir... Bizim vazifemiz hizmettir, netice Cenab-ı Hakka aittir. Biz vazifemizi yapmakla mecbur ve mükellefiz. Ben de Celaleddin-i Harzemşah gibi 'Benim vazifem hizmet-i imaniyedir, muvaffak etmek-etmemek Cenab-ı Hakkın vazifesidir.' deyip, ihlasla hareket etmeyi Kuran'dan ders almışım. (Emirdağ Lahikası II, B. Said Nursi, s.213, Sözler Yayınevi)
Üstad'ın bu hikmetli sözünde belirttiği gibi mümine düşen İslam'a hizmet etmek ve Kuran ahlakını yaymak için ciddi bir çaba sarf etmek, ancak bunların ancak Allah'ın dilemesiylebaşarıya ulaşacağını aklından çıkarmamaktır.
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder