BEDİÜZZAMAN'A GÖRE ÖLÜMDEN KORKMANIN ÜÇ SEBEBİ
Her insanın çeşitli korkuları vardır. Örneğin fakir kalmaktan, hastalıktan, başarısızlıktan, isminin lekelenmesinden veya küçük düşmekten korkan insanlar çok fazladır. Ancak insanların belki de hayatta en çok korktukları olay "ölüm"dür. Ölüm korkusu cahiliye toplumu için bütün korkuların üstündedir. Halbuki doğum ne kadar doğalsa ölüm de o kadar doğaldır. Doğan her bebek bir gün ölmek üzere doğar. İnsanlar bir gün mutlaka öleceklerini ve bunun kaçınılmaz olduğunu bildikleri halde bu duruma bir türlü kendilerini alıştıramazlar.
Ölümün insanlar üzerinde bu kadar büyük bir korku ve tedirginlik meydana getirmesinin bir çok sebebi vardır. Ancak Üstad aşağıdaki açıklamasında bunların arasında üç temel sebebi seçerek bizlere açıklamıştır:
"…Bütün sergüzeşt-i hayatım şahiddir ki, hak gördüğüm meslekte gitmeye karşı korku elimi tutup men'edememiş ve edemiyor. Hem neden korkum olacak? Dünya ile ecelimden başka bir alâkam yok. Çoluk çocuğumu düşüneceğim yok. Malımı düşüneceğim yok. Hanedanımın şerefini düşüneceğim yok. Riyakâr bir şöhret-i kâzibeden ibaret olan şan-ü şeref-i dünyeviyenin muhafazasına değil, kırılmasına yardım edene rahmet.. Kaldı ecelim, o da Hâlık-ı Zülcelal'in elindedir. Kimin haddi var ki, vakti gelmeden ona ilişsin. Zâten izzetle mevti, zilletle hayata tercih edenlerdeniz."
Görüldüğü gibi insanların ölümden korkmasını Üstad üç dünyevi hırsa bağlamıştır. Bunlardan birincisi çocuklarını geride bırakma korkusudur. Gerçekten de bir çok insan kendi ölümünden sonra çocuklarının nasıl bir hayat yaşayacağından endişe ettiği ve onlara geride nasıl bir ortam bırakacağını düşündüğü için ciddi endişeler yaşar. Halbuki bu düşünce Allah'ı gereği gibi tanımamaktan ve din konusundaki bilgisizlikten kaynaklanmaktadır.
Çünkü bir insanın yaratılışı gibi onun yaşatılması da Allah'a aittir. Allah bu dünyadaki her varlığı yaşatan, koruyan, barındıran ve rızıklandıran tek güçtür. Yerin altında yaşayan küçük bir karıncadan, denizin derinliklerindeki bir istiridyeye kadar her canlının rızkını veren Allah'tır. Bu nedenle insanın çocuklarını yaşatacak, onlara bakacak olan da Allah'tır. Her varlığın olduğu gibi her çocuğun gerçek ve tek sahibi de aslında anne ve babası değil, onu yaratan Rabbi'dir. Dolayısıyla onun yaşatılması ve rızıklanması da O'na aittir. Tüm bu gerçekleri bilen bir insan için "ölümümden sonra evlatlarım ne olacak" korkusu olmaz. Allah'a güvenir, Allah'ın her canlı için olduğu gibi çocukları için de en mükemmel kaderi yarattığını bilir ve bunun rahatlığı içinde olur.
Unutmamak gerekir ki insanın ne kendisine, ne çocuklarına, ne de herhangi bir canlıya Allah dilemediği sürece ne yarar ne de zarar vermeye gücü yeter. Evladının kendi yanında güvende olduğunu ve ölümünden sonra ortada kalacağını düşünen bir insan önce şunu hatırına getirmelidir. Çocuğuna bir hastalık geldiğinde şifa vermesi için kime yalvarmaktadır, çocuğu kaybolsa bulunması için kime dua etmektedir, çocuğu trafik kazası geçirse ona yaşam vermesini kimden istemektedir, çocuğunun boğazına küçük bir ekmek parçası takılsa ona nefes aldırması için kimin yardımına ihtiyaç duymaktadır? Şüphesiz ki insan tüm bu zorluklar karşısında sığınacak tek güç olarak yanında sadece Allah'ı bulur. Üstelik sadece bu durumlarda değil, her an ve har şart altında sığınılacak tek güç Allah'ın gücüdür. Bu nedenle anne ve babası hayattayken de çocuklarını yaşatan ve barındıran Allah olduğu gibi, anne ve babasının ölümünden sonra da o çocuğu yaşatacak ve barındıracak olan yine Allah olacaktır.
Üstad ölüme karşı duyulan korkunun ikinci önemli sebebini mal hırsı olarak açıklar. İnsanlar hayatları boyunca mal ve mülk edinebilmek, belli bir refah seviyesinde yaşayabilmek için çaba harcarlar. Sonra ölüm yıllarca çalışarak kazandıkları bu zenginliği birdenbire ellerinden sonsuza kadar geri vermemek üzere alır. Bu nedenle pek çok kişi sahip olduğu herşeyle arasını sonsuza kadar ayıracak olan ölümü hiç düşünmek istemez ve bu anla karşılaşmaktan şiddetli bir koku duyar.
Herşeyden önce malın ve mülkün asıl sahibi Allah'tır ve sahip olduğumuz herşey bize emanet olarak verilmiştir. Ayrıca dünyadaki her türlü nimetin aslı ahirettedir. Dünyada mal kazanmak ve servet sahibi olmanın tek gayesi tüm bunları Allah rızası için harcayarak ahiretteki asıllarına kavuşabilmektir. İnsanın dünyada geride bırakacağı için üzüldüğü evinin en mükemmel hali, kıyafetlerinin, eşyalarının, arazilerinin veya mücevherlerinin daha güzeli cenette kendisi için tekrar yaratılacaktır. Bu gerçeği bilen bir insan hiç bir zaman dünyanın malına göz dikmez. Malın sadece kendisini Allah'a yaklaştıracak bir velise olduğunu bilir.
Üstad insanların sahip olduğu şiddetli ölüm korkusunun nedenlerinden birinin de "şan ve şerefin terki" olduğuna işaret eder. Yaptığı işle insanlar arasında bir itibar, şöhret ve ün elde eden bir insan ölümle birlikte bu şöhretin de kaybolup gideceğini bildiği için ölümün yaklaşmasından çok korkar. Şan ve şöhret nefsini tatmin ettiği için bu zevkten mahrum kalmak istemez. Halbuki dünyada elde edilen şan ve şöhrete tutkuyla bağlanmak o insana her zaman bir acı ve sıkıntı getirir. Çünkü dünyada elde edilen şöhret hem geçici hem de sahtedir. Güzelliğiyle ünlenen bir insan yaşlanmaya başlar başlamaz insanlar arasındaki itibarı yerini ilgisizliğe ve sevgisizliğe bırakır. Zengin bir insan zenginliğini kaybettiği anda bir anda insanların gözünde bütün değerini yitirir. Bir sanatçı, sanatını yapamaz hale geldiğinde, bir anda çevrelerindeki insanlar yüzlerine bakmamaya başlarlar. Bu gerçeği bilen müminler dünyadaki şöhrete ve itibara değil, sadece Allah'ın rızasını değer verirler. Onlar için önemli olan herkesin Allah'ın katındaki değeridir. Bu nedenle hiçbir zaman şöhret ve itibar kaybetme korkusu yaşamazlar.
Ölüm müminler için zevklerin ve nimetlerin bittiği değil, başladığı zamandır. Bu nedenle dünyaya ait hırsı ve bağlılığı olmayan bir insan ölümden korkmaz, aksine ölümü bir güzellik ve bir kurtuluş olarak görür.
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder