BİLGİ: TEFEKKÜR İÇİN BİR VASITA
Allah Kuran'ın birçok ayetinde insanlara, etraflarında gördükleri tüm varlıklar ve olaylar üzerinde düşünmelerini, araştırma yapmalarını bildirmiştir. Bu sayede bilgileri artacak, gerçeklerin farkına varacak olan ilim sahibi kullarının da kendisinden daha çok korkup sakınacaklarını bildirmiştir. Çünkü insanın düşünme gücünün anahtar olduğu hakikatlere açılan kapı aralandıkça gördüğü olağanüstülüklerin de sayısı artacak, arttıkça da Allah'ın yaratışındaki harikalıkları görecek, gördükçe de Allah'ın kudreti karşısında haşyeti ve korkusu şiddetlenecektir. İşte bu yüzden iman sahibi herkesin Allah'a olan yakınlıklarını daha da çok arttırabilmek için bilgi alanlarını geliştirmelerinin, tefekkürlerini derinleştirmelerinin kendileri için çok faydalı ve şevk artırıcı olacağı bir gerçektir.
Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün ard arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgarları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır. (Bakara Suresi, 164)
Tüm bu hakikatleri görebilecek insan, bu olaylara hikmet gözüyle bakabilecek imana ve aynı zamanda ilime sahip olan müminler olacaktır. Tabi ki, ayette anlatılan olayların yaratılışındaki olağanüstülüğü görebilmek için bu konular hakkında bilgi sahibi olmak önemlidir. Örneğin Allah'ın Bakara Suresi 164. ayette yağmurla ilgili dikkat çektiği konuyu, ayetin hükmü gereğince düşenebilen bir topluluğun kavrayabileceğini anlıyoruz. Buna göre de, konu hakkında yapılan araştırmaların Kuran'da anlatılan bu konuyla olan mucizevi bağlantısını bilmek düşünebilmemizi, Allah'ın gücünü anlayabilmemizi sağlayacaktır ve kolaylaştıracaktır. İşte bu bilgiye örnek olarak, bilimadamlarının araştırmaları ve incelemeleri sonucunda denizlerden buharlaşarak bulutlara ulaşan yağmur damlalarının, ölü toprağı "canlandıracak" bazı maddeler içerdiğini söyleyebiliriz. Bu "canlandırıcı" özellikli yağmur damlalarına "yüzey gerilim damlaları" adı verilir. Yüzey gerilim damlaları, biyologların deniz yüzeyinin mikro katman dedikleri üst kısmında oluşurlar; milimetrenin onda birinden daha ince olan bu yüzeysel zarda, mikroskobik alglerin ve zooplanktonların bozulmasından dolayı meydana gelen pek çok organik artık vardır. Bu artıkların bazıları, deniz suyunda çok az bulunan fosfor, magnezyum, potasyum gibi elementleri ve ayrıca bakır, çinko, kobalt, ve kurşun gibi ağır metalleri seçip ayırarak kendi içlerinde toplarlar.
Bu "gübre" yüklü parçacıklar rüzgar yoluyla havaya kaldırılır ve bir süre sonra da yağmur damlalarının içinde yere inerler. Yeryüzündeki tohum ve bitkiler, yetişmeleri için gereksinim duydukları çok sayıdaki madensel tuzları ve elementleri işte bu yağmur damlalarında bulurlar. Bu olay Kuran'ın bir başka ayetinde şöyle bildirilir:
Ve gökten mübarek (bereket yüklü) su indirdik; böylece onunla bahçeler ve biçilecek taneler bitirdik." (Kaf Suresi, 9)
Yağışlarla toprağa inen bu tuzlar, verimi arttırmak için kullanılan gübrelerden bazılarının (kalsiyum, magnezyum, potasyum v.b.) küçük örnekleridir. Bu tür aerosollerde bulunan ağır metaller ise, bitkilerin gelişiminde ve üretiminde verimlilik artırıcı elementleri oluştururlar. Ormanlar da, yine bu deniz kökenli aerosoller yardımıyla gelişir ve beslenirler. Bu yolla, her yıl kara parçalarının toplam yüzeyi üzerine 150 milyon ton gübre düşmektedir. Bu doğal gübreleme işleyişi olmasaydı, dünya üzerinde çok daha az bitki olacak, hayat dengesi bozulacaktı.
Görüldüğü gibi ancak modern bilim tarafından ortaya çıkarılan bu gerçeği, Allah Kuran'da asırlar önce bildirmiştir. Ve biz de araştırmalar sonucunda ortaya çıkan bu önemli bilgiyi böylece öğrenerek, üzerinde düşünerek, görmemiz gereken, Allah'a olan yakınlığımızı artıracak olan mucizeleri farkedebilmiş oluyoruz. İlmimiz arttıkça da Allah'ın kudretini farketmenin insana kazandırdığı saygı dolu ve içleri titreten bir korkuya sahip oluyoruz. Bu gerçek Kuran ayetlerinde şöyle bildirilmektedir:
İnsanlardan, hayvanlardan ve davarlardan da renkleri böyle değişik olanlar vardır. Kulları içinde ise Allah'tan ancak alim olanlar 'içleri titreyerek-korkar'. Şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, bağışlayandır. (Fatır Suresi, 28)
Bediüzzaman Said Nursi müslümanlığın akıl, ilim ve fen ile olan içiçe geçmişliğini şöyle dile getirmektedir:
"Biz Kuran'ın şakirdleri olan Müslümanlar, burhana tabi oluyoruz. Akıl ve fikir ve kalbimizle hakaik-i imaniyeye giriyoruz. Başka dinlerin efradları gibi, ruhbanları taklid edip burhanı bırakmıyoruz. Onun için akıl, ilim ve fennin hükmettiği istikbalde, elbette burhan-ı akliye istinaden ve bütün hükümlerini akla tesbit ettiren Kuran hükmedecek." (Hutbe-I Şamiye, s.23)
Kuran müminlerin rehberidir ve tüm insanlığa da bir duyuru niteliğini taşımaktadır. İçinde birçok mucizeleri barındırmakta, bunlar da gün geçtikçe ortaya çıkmaktadır. Müminler hem dış dünyada hem de içlerinde bu gerçekleri izlemektedirler ve bunu da elbette tefekkür ederek yaparlar. Tefekkürrün itici gücü de bilgidir. Bilgi insanları Allah'ın varlığını ve gücünü çok daha iyi kavrayabilmeleri, varolan imanlarına iman katmalarına vesile olabilmesi açısından çok mühim bir araçtır. Allah'a iman etmiş bir insanın O'nun yarattıklarını araştırması, varlıkların ihtiva ettiği hikmetleri, güzellikleri anlamaya çalışması gerekir. Çünkü bu sayede yaratılan herşeydeki mucizevi gerçekleri ve büyük kudreti farkedip Allah'a olan yakini artacaktır. Bu da samimi bir müminin en büyük hedeflerinden biridir. Çünkü müminlerin dünyadaki amacı Allah'a kullukta kusur etmemek ve O'na olan yakınlıklarını artırmaktır. Bu da yine Allah'ın bizlere öğrettiği ilimle, bilgilerle olacaktır.
Müminlerin zihinlerinde, düşüncelerinde her durumda ve her an Allah'ın yaratma gücünü daha iyi anlayabilmek için bir tefekkür vardır. Bu böyle olmalıdır. Çünkü müminler Allah'ın her an yaratmaya devam ettiğini ve herşeyi bir hikmet üzere oluşturduğunu gayet iyi bilirler.
Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) "Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru." (Al-i İmran Suresi, 191)
Kuran Ahlakı Kategorisi -Dergi Yazıları-
- "TABİYYUN" HASTALIĞI
- BAŞÖRTÜSÜNE YANLIŞ ANLAMLAR VERİLMEMELİ
- BEDDİUZZAMAN'I YAKINDAN TANIMAK
- BEDDİUZZAMAN'IN MÜMİNLERE VASİYETİ; ÜMİTVAR OLUNUZ...
- BEDİÜZZAMAN'DAN GERÇEK MERHAMET ÜZERİNE BİR DERS
- BEDİÜZZAMAN'IN AİLEYE VE EĞİTİME VERDİĞİ ÖNEM
- GÜÇLÜ BİR İRADENİN ÖNEMİ
- HAYATININ HER ANIYLA MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖRNEK BİR İNSAN: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
- HZ. MUHAMMED'İN (SAV) GÜZEL AHLAKI İNSANLAR İÇİN EN GÜZEL ÖRNEKTİR
- İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
- İNSANLARDAKİ MANEVİ BOŞLUĞUN ALTINDA YATAN GERÇEK NEDEN
- KIYMETTAR BİR İBADET: TEFEKKÜR
- MANEVİ BOŞLUK İNSANI ÇOK BÜYÜK BİR YIKIMA SÜRÜKLER
- MÜBAREK RAMAZAN AYI VE DUANIN ÖNEMİ
- MÜMİN ERKEKLER VE MÜMİN KADINLAR BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİR
- MÜMİNLERİN DEĞERLİ BİR REHBERİ: SÜNNET-İ SENİYE
- MÜMİNLERİN ÜSTÜN AHLAKI
- O, BİR "SİRAC-I HAKİKAT" (HAKİKAT NURU)DUR
- RAMAZAN AYININ VE ORUCUN HİKMETLERİ
- SONBAHARIN HİKMETLERİ ÜZERİNE
- YÜKSEK AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN GENÇ NESİL BİR ÜLKENİN GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR
- ZAHİRİ MUSİBETLER ALTINDA ÇOK TATLI NETİCELER VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder